TDP Genel Başkan Yardımcısı Adnan DELİKURT: "Tarımda, ekonomik milliyetçilik zamanı!"

SİYASET/POLİTİKA (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 13.02.2022 - 14:56, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:40 1742+ kez okundu.
 

TDP Genel Başkan Yardımcısı Adnan DELİKURT: "Tarımda, ekonomik milliyetçilik zamanı!"

Türkiye Değişim Partisi Tarım ve Hayvancılık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan yardımcısı Adnan Delikurt gelmekte olan büyük tehlikeyi, ‘paranız olsa dahi, satın alacak gıda bulamayacağımız günler kapıda’ dedi.
Türkiye Değişim Partisi Tarım ve Hayvancılık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan yardımcısı Adnan Delikurt, “Genel Başkanımız Mustafa Sarıgül, Türkiye’nin yeni dönem stratejisini, EKONOMİK MİLLİYETÇİLİK olarak açıkladı. Şimdi ben de diyorum ki; ŞİMDİ, TARIMDA EKONOMİK MİLLİYETÇİLİĞİN TAM ZAMANI! Bu nedenle de hem iktidar , hem muhalefet partileri ile ülkesini seven herkesi bu yeni tehlikeyi görmeye ve önlem almaya davet ediyorum’ diyen Delikurt, bu konuda partilerinin iktidara gelmesi konusunda tüm hazırlıkları yaptıklarını da dile getirdi. Adnan Delikurt, bu konular ile ilgili yaptığı basın açıklamasında; tarımdaki tehlikeye, mevcut durumdaki sıkıntılara ve önerilerine geniş yer verdi. ‘Tarımsal üretim bir ülkenin gücüdür. İnsanlığın beslenmesinde, kırsal kalkınmada, gıda ve sanayi sektörüne hammadde sağlamada ve ihracatta tarımın rolü büyüktür. Tarım, canlıların beslenmesi için vazgeçilmez olmasının yanında toplam iş gücünün üçte birinin geçim kaynağı ve toplumun her kesimini ilgilendiren stratejik bir sektördür.’ Diyen Adnan Delikurt; ‘2050 yılında Dünya nüfusunun 10 milyara yaklaşacağı, tarımsal ürünlere olan talebin ise yüzde 60 oranında artacağı öngörülmektedir.’dedi. Delikurt sözlerini şöyle sürdürdü. Nüfus artışı, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklıklar, yaşanan ve yaşanması muhtemel salgınlar ve bölgesel savaşlar gibi sebeplerle her geçen yıl yeterli gıdaya erişimin zorlaşacağı bugünden görülmektedir. TUİK verilerine göre, 1980 yılında ülkemizin nüfusu 44.736.957 kişi iken canlı hayvan varlığımız insan nüfusunun yaklaşık 2 katıdır. Mevcut hükümetin 20 yıllık döneminde canlı hayvan varlığımız insan nüfusunun hep gerisinde kalmıştır. Özellikle 2010’lı yıllarda insan nüfusunun yarısına kadar düşmüştür. Oysa, gerek ABD, gerekse AB ülkeleri toplam tarımsal gelirlerinin yarısından fazlasını, hayvan ve hayvansal ürünlerden elde etmektedir. Türkiye’de 2008’de çiğ süt fiyatının düşürülmesi sonucunda başlayan kriz nedeniyle 1 milyon baş süt ineği kesilmiştir. Hayvan varlığının azalması ve 2009’da kırmızı et fiyatının yükselmesiyle sütteki kriz kırmızı ette de yaşanmaya başlanmıştır. 2010’da et yasağı kararı kaldırılmış ve Türkiye 6 yıl gibi kısa bir sürede ABD’den sonra sığır ithalatında Dünya ikincisi konumuna yükselmiştir. İnsanlarımızın hayvansal protein tüketimi, Avrupa ortalamasının çok altındadır. Kişi başı et tüketimimizi gösteren rakamlar bile yanıltıcıdır. Çünkü kesilen etlerin çoğunu otellerde Avrupalı turistlere yedirdiğimiz de bilinen bir gerçektir. Yine Ülkemizin 2019/20 dönemi itibariyle; arpa, buğday, mısır, yulaf, pirinç, kuru fasulye, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, ayçiçeği vb temel ürünlerde yeterliliğinin kalmadığı görülmektedir. Meyvelerde ise; badem, ceviz, çay ve muzda yeterli üretimin yapılamadığı görülmektedir. Ülkemiz, temel sebze ürünleri üretimi bakımından ise gerekli yeterliliğe sahiptir. Tarım ve gıdada her geçen gün dışa bağımlılığımızın artması son yıllarda yürütülen politikaların yanlış olduğunu göstermektedir. KÖYLERDE SADECE İMAM VE YAŞLI NÜFUS KALMIŞTIR! Bilindiği gibi, 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz.” hükmü yer almaktadır. Ancak bu hüküm kamu yararı kararları ile aşılmış ve birinci sınıf tarım arazilerinin üzerine binalar, sanayi kuruluşları yapılmış, tarım alanları azaltılmıştır. Meralara sahip çıkılamamış, köylere yatırım götüren kuruluşlar kapatılmış, köyler bakımsız, harap kalmış, köylü nüfus hızla şehre göç etmiş, öğrencisiz kalan köy okulları kapanmış, sağlık ocakları kapanmış, köyde yalnızca imam ile yaşlı nüfus kalmıştır. Mevcut iktidarın iş başına geldiği yıllarda ülke nüfusunun yaklaşık %35’i belde ve köylerde yaşarken bu oran 2020 yılına gelindiğinde %17-18’lere düşmüştür. Avrupa’da ise nüfusun yaklaşık %27’si belde ve köylerde yaşamaktadır. İşsizlik oranının yüksek olduğu ülkemizde hala tarım sektöründen uzaklaşılması düşündürücüdür. Tarım ve hayvancılık alanında bir hevesle faaliyete yeni başlayanların da bir süre sonra faaliyetine son vermek zorunda kaldıkları görülmektedir. 2012 yılının Kasım ayında çıkarılan 6360 Sayılı Kanunla Ülkemizdeki belde sayısı bir gecede 1.977’den 394’e, köy sayısı ise 34.434’den 18.214’e düşürülmüştür. Mevcut Büyükşehir Yasasının tarım ve hayvancılığı zorlaştırdığı konusunda uzmanlarda görüş birliği vardır. Taban fiyat uygulamasından vazgeçilmiş, TMO etkisizleştirilmiş, köylü aracının, tefecinin eline bırakılmış, üreticinin ürünü ithalat sopasıyla yok parasına elinden alınmış, Türk çiftçisi kazanamadığından fakir kalmış, ayrıca borçlandırılmıştır. Tüm bu resim karşısında tarımda ‘Ya şimdi ya hiçbir zaman’ döneminden geçildiğini de söyleyen Adnan Delikurt sözlerini ve parti olarak yapacakları konusunda da şunları söyledi: Üreticilerimize , ürün alım garantisi verilmesi, destekler verilmesi çok önemli. Üreticilerimizin tarımsal mekanizasyonla desteklenmesi olmazsa olmazımızdır. Artık ABD ve AB bizim çiftçilerin ne ekeceğine karar vermemeli, kotalar koymamalı , biz karar vermeliyiz. Türkiye Değişim Partisi iktidarımızda toraklarımıza ne ekileceğine çiftçilerimiz karar verecek. Ürün ve üretim planlama bölgesel ekim dikim planları yapılacak. Katma değeri yüksek markalı ve güvenli gıda üretimi yapılacak. Ve her şeyden önemlisi alım garantisi vereceğiz.
Türkiye Değişim Partisi Tarım ve Hayvancılık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan yardımcısı Adnan Delikurt gelmekte olan büyük tehlikeyi, ‘paranız olsa dahi, satın alacak gıda bulamayacağımız günler kapıda’ dedi.

Türkiye Değişim Partisi Tarım ve Hayvancılık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan yardımcısı Adnan Delikurt, “Genel Başkanımız Mustafa Sarıgül, Türkiye’nin yeni dönem stratejisini, EKONOMİK MİLLİYETÇİLİK olarak açıkladı. Şimdi ben de diyorum ki; ŞİMDİ, TARIMDA EKONOMİK MİLLİYETÇİLİĞİN TAM ZAMANI! Bu nedenle de hem iktidar , hem muhalefet partileri ile ülkesini seven herkesi bu yeni tehlikeyi görmeye ve önlem almaya davet ediyorum’ diyen Delikurt, bu konuda partilerinin iktidara gelmesi konusunda tüm hazırlıkları yaptıklarını da dile getirdi.

Adnan Delikurt, bu konular ile ilgili yaptığı basın açıklamasında; tarımdaki tehlikeye, mevcut durumdaki sıkıntılara ve önerilerine geniş yer verdi.

‘Tarımsal üretim bir ülkenin gücüdür. İnsanlığın beslenmesinde, kırsal kalkınmada, gıda ve sanayi sektörüne hammadde sağlamada ve ihracatta tarımın rolü büyüktür. Tarım, canlıların beslenmesi için vazgeçilmez olmasının yanında toplam iş gücünün üçte birinin geçim kaynağı ve toplumun her kesimini ilgilendiren stratejik bir sektördür.’ Diyen Adnan Delikurt; ‘2050 yılında Dünya nüfusunun 10 milyara yaklaşacağı, tarımsal ürünlere olan talebin ise yüzde 60 oranında artacağı öngörülmektedir.’dedi.

Delikurt sözlerini şöyle sürdürdü.

Nüfus artışı, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklıklar, yaşanan ve yaşanması muhtemel salgınlar ve bölgesel savaşlar gibi sebeplerle her geçen yıl yeterli gıdaya erişimin zorlaşacağı bugünden görülmektedir.

TUİK verilerine göre, 1980 yılında ülkemizin nüfusu 44.736.957 kişi iken canlı hayvan varlığımız insan nüfusunun yaklaşık 2 katıdır. Mevcut hükümetin 20 yıllık döneminde canlı hayvan varlığımız insan nüfusunun hep gerisinde kalmıştır. Özellikle 2010’lı yıllarda insan nüfusunun yarısına kadar düşmüştür.

Oysa, gerek ABD, gerekse AB ülkeleri toplam tarımsal gelirlerinin yarısından fazlasını, hayvan ve hayvansal ürünlerden elde etmektedir. Türkiye’de 2008’de çiğ süt fiyatının düşürülmesi sonucunda başlayan kriz nedeniyle 1 milyon baş süt ineği kesilmiştir.

Hayvan varlığının azalması ve 2009’da kırmızı et fiyatının yükselmesiyle sütteki kriz kırmızı ette de yaşanmaya başlanmıştır. 2010’da et yasağı kararı kaldırılmış ve Türkiye 6 yıl gibi kısa bir sürede ABD’den sonra sığır ithalatında Dünya ikincisi konumuna yükselmiştir.

İnsanlarımızın hayvansal protein tüketimi, Avrupa ortalamasının çok altındadır. Kişi başı et tüketimimizi gösteren rakamlar bile yanıltıcıdır. Çünkü kesilen etlerin çoğunu otellerde Avrupalı turistlere yedirdiğimiz de bilinen bir gerçektir.

Yine Ülkemizin 2019/20 dönemi itibariyle; arpa, buğday, mısır, yulaf, pirinç, kuru fasulye, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, ayçiçeği vb temel ürünlerde yeterliliğinin kalmadığı görülmektedir.

Meyvelerde ise; badem, ceviz, çay ve muzda yeterli üretimin yapılamadığı görülmektedir.

Ülkemiz, temel sebze ürünleri üretimi bakımından ise gerekli yeterliliğe sahiptir.

Tarım ve gıdada her geçen gün dışa bağımlılığımızın artması son yıllarda yürütülen politikaların yanlış olduğunu göstermektedir.

KÖYLERDE SADECE İMAM VE YAŞLI NÜFUS KALMIŞTIR!

Bilindiği gibi, 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz.” hükmü yer almaktadır. Ancak bu hüküm kamu yararı kararları ile aşılmış ve birinci sınıf tarım arazilerinin üzerine binalar, sanayi kuruluşları yapılmış, tarım alanları azaltılmıştır. Meralara sahip çıkılamamış, köylere yatırım götüren kuruluşlar kapatılmış, köyler bakımsız, harap kalmış, köylü nüfus hızla şehre göç etmiş, öğrencisiz kalan köy okulları kapanmış, sağlık ocakları kapanmış, köyde yalnızca imam ile yaşlı nüfus kalmıştır.

Mevcut iktidarın iş başına geldiği yıllarda ülke nüfusunun yaklaşık %35’i belde ve köylerde yaşarken bu oran 2020 yılına gelindiğinde %17-18’lere düşmüştür. Avrupa’da ise nüfusun yaklaşık %27’si belde ve köylerde yaşamaktadır. İşsizlik oranının yüksek olduğu ülkemizde hala tarım sektöründen uzaklaşılması düşündürücüdür. Tarım ve hayvancılık alanında bir hevesle faaliyete yeni başlayanların da bir süre sonra faaliyetine son vermek zorunda kaldıkları görülmektedir.

2012 yılının Kasım ayında çıkarılan 6360 Sayılı Kanunla Ülkemizdeki belde sayısı bir gecede 1.977’den 394’e, köy sayısı ise 34.434’den 18.214’e düşürülmüştür. Mevcut Büyükşehir Yasasının tarım ve hayvancılığı zorlaştırdığı konusunda uzmanlarda görüş birliği vardır.

Taban fiyat uygulamasından vazgeçilmiş, TMO etkisizleştirilmiş, köylü aracının, tefecinin eline bırakılmış, üreticinin ürünü ithalat sopasıyla yok parasına elinden alınmış, Türk çiftçisi kazanamadığından fakir kalmış, ayrıca borçlandırılmıştır.

Tüm bu resim karşısında tarımda ‘Ya şimdi ya hiçbir zaman’ döneminden geçildiğini de söyleyen Adnan Delikurt sözlerini ve parti olarak yapacakları konusunda da şunları söyledi:

Üreticilerimize , ürün alım garantisi verilmesi, destekler verilmesi çok önemli. Üreticilerimizin tarımsal mekanizasyonla desteklenmesi olmazsa olmazımızdır.

Artık ABD ve AB bizim çiftçilerin ne ekeceğine karar vermemeli, kotalar koymamalı , biz karar vermeliyiz. Türkiye Değişim Partisi iktidarımızda toraklarımıza ne ekileceğine çiftçilerimiz karar verecek. Ürün ve üretim planlama bölgesel ekim dikim planları yapılacak. Katma değeri yüksek markalı ve güvenli gıda üretimi yapılacak. Ve her şeyden önemlisi alım garantisi vereceğiz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.