Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Ziyareti kabul etmediler, bunlar bu kadar dürüst'
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Ziyareti kabul etmediler, bunlar bu kadar dürüst'
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Ziyareti kabul etmediler, bunlar bu kadar dürüst"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başörtüsüne anayasal güvence teklifine ilişkin olarak muhalefeti eleştirerek, "Arkadaşlarım ziyarete gitmek istediler. Beyefendiler ve hanımefendi ziyareti kabul etmedi. Bunlar bu kadar dürüst" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Eyüpsultan’da Şule Yüksel Şenler Vakfı açılışına katıldı. Törende konuşan Erdoğan, “Eserleri kitapları, konferansları ve destansı mücadelesi ile yakın tarihimizde silinmez izler bırakan Şule Yüksel Şenler hanımefendiyi rahmetle ve özlemle yad ediyorum. Onun aziz hatırasına sahip çıkmak ve örnek hayatını gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla kurulan vakfımızın kısa sürede bilhassa kadınlarımızın arasında teveccüh görmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Vakfımız farklı alanlarla yürüttüğü projelerle adını taşıdığı Şule Yüksel Şenler’e olan vefa borcumuzu hakkı ile yerine getirmeye gayret ediyor. Bugünden itibaren hizmet binamızın da kullanıma başlanmasıyla İnşallah vakfımızın faaliyet yelpazesinin daha da genişleyeceğine inanıyorum. Vakıf merkezimiz toplantı salonu, çok amaçlı eğitim salonu, araştırma kütüphanesi, bilişim teknoloji tasarım moda üretim atölyeleri ve kafeteryasıyla gençlerimizin uğrak mekanlarından biri olacaktır. İnşallah burası merhum Şule ablamızın uğruna ömrünü adadığı aklı selim, kalbi selim nesillerin yetiştiği bir ocak görevi görecektir” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında Şule Yüksel Şenler’in hayatından ve mücadelesinden bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle insanlar vardır ki hayatları ile bize fener olurlar. Rehberlik ederler. Kulluğumuzu ve bu dünyada var oluş gayemizi hatırlatırlar. Onların aydınlık yüzlerine bakınca sadece pürüzsüz bir vicdanı değil, aynı zamanda insanı insan yapan yüce değerleri de görürüz. Fikir ve ruh dünyamızın kutup yıldızları mesafesindeki bu anıt şahsiyetler ‘alimin ölümü alemin ölümü gibidir’ sözündeki hikmetin canlı şahitleridir. Ömürlerinde sayısız eseri kitabı mücadeleyi sığdıran böylesi insanlar geride hep şükranla anılacak muazzez bir miras bırakmışlardır. Eşimin ve benim özel hayatımızda müstesna bir yeri olan Şule Yüksel Şenler hanımefendi işte böyle seçkin bir insandır. Şule ablamız mücadele ile geçen ömrü boyunca sonucu ne olursa olsun Hakk’ın hatırını daima en sütte tutmuştur. Huzur sokağı romanı ile birçok gencimize ilham veren, hidayetlerine vesile olan yürekli bir dava kadınıydı. Kaleme aldığı kadın sayfaları, köşe yazıları ve kitapları ile milyonların gönlünde taht kurmuştur. Gençlerimiz, kadınlarımız, toplum ve aile yapımız hakkında yazdıkları ile büyük bir dönüşümün öncülerinden olmuştur. Merhum Şule Yüksel Şenler’i çağdaşlarından ayıran en önemli vasfı kendini gazete köşelerine ve kitap sayfalarına hapsetmemesi idi. O fildişi kuleden ahkam kesmek yerine bizzat hayatın içinde yer almayı tercih etti. Kızmak, küsmek, kendini toplumdan izole etmek yerine inandığı değerleri il il dolaşarak konferanslar vasıtasıyla halkımıza anlatmaya çalıştı. Emsalsiz bir hatip olan Şule Yüksel Şenler, gittiği her yerde binlerce insana hitap etmiş toplantı salonları, camiler, meydanlar onu dinlemek için gelenlerle dolup taşmıştı. Onun coşkun bir ırmak misali akan sohbetini dinleyip de etkilenmemek şüphesiz mümkün değildi. Türkiye’yi karış karış gezmesi, en küçük nahiyeye giderek İslami tecrübelerini artması özellikle gençlerimizi derinden etkilemiştir” şeklinde konuştu.
Şule Yüksel Şenler’in hayatı boyunca sürekli soruşturmalara maruz kaldığını anlatan Erdoğan, “Şule hanımın kendine has örtünme tarzının gençler tarafından örnek alınması ve yaygınlaşması irtica yaygaracılarını da hareket geçirmiştir. Öyle günler yaşadı ki gazete manşetlerinden doğrudan hedef gösterildi. Dönemin cumhurbaşkanı tarafından açıkça tehdit edildi. Hakkında yürütülen soruşturmalar hiç eksik olmadı. İsmi marjinal örgütlerin infaz ve ölüm listelerinde yer aldı. Konferanslarına yönelik bomba ihbarları yapıldı. Evi kundaklanmaya canına kas edilmeye çalışıldı. ‘Sıkmabaş’ denilerek fütursuz itibar suikastlerine maruz bırakıldı. Ama bunların hiçbiri Şule Yüksel Şenler’i inandığı yolda yürümekten bir an olsun alı koymadı. Milletin inancına düşmanlıkta sınır tanımayanlar, tehdit dozlarını arttırdıkça Şule Yüksel hanım mücadele bayrağını daha da yükseltti. Tüm baskılara ve tehditlere rağmen Şule Yüksel hanım ülkemizde hem direnişin, hem dirilişin sembollerinden biri haline geldi. Faşizmin kol gezdiği karanlık yıllarda Şule Yüksel Şenler mücadelesi ile insanımıza özgüven aşılamış, nice genç kızımızın inancından taviz vermeden okumasına, ilim ve hikmetle buluşmasına öncülük etmiştir. Şule hanımı itibarsızlaştırmaya çalışanların en büyük hazımsızlığı onun yıllardır öz yurdunda parya olarak görülen Anadolu insanına verdiği bu özgüven ve cesaret duygusudur. Şule Yüksel Şenler modern ile geleneği kucaklaştıran fikirleri ile özellikle kadınlarımıza kamusala alanda var olabilmenin yolunu açmıştır. Türkiye’nin ve kadınlarımızın bu gün elde ettiği başarılarda şule ablamızın emeğinin çok büyük payı vardır” şeklinde konuştu.
Şule Yüksel Şenler’in hayalini kurduğu Türkiye’yi inşa etmek için 20 yıldır aşkla çalıştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin iradesine vurulan vesayet zincirlerini tek tek parçaladık. Demokrasimize gölge düşüre antidemokratik uygulamalara son verdik. Üniversite kapılarında gözyaşı döken genç kızlarımızın acılarını hamdolsun dindirdik. Kamu kurumlarında başörtülü kadınlarımızın hiçbir baskıya uğramadan çalışabilmesinin önünü açtık. Allah’a hamdolsun artık başörtülü valimiz de var. Allah’a hamdolsun artık silahlı kuvvetlerde başörtülü subaylarımız var. Bütün bunlarla beraber yargıda artık hakimlerimiz savcılarımız var. Hani olmaz diyorlardı. Er veya geç olacak dedik ve oldu. İmam hatip okullarına ve meslek liselerimize yönelik katsayı zulmü gibi adaletsizlikleri ortadan kaldırdık. Kur’an-ı Kerim ve siyer-i nebi derslerinin tüm okullarımızda seçmeli ders olarak okutulmasına imkan sağladık. Kuran kurslarımızı ve ilim irfan yuvalarını hedef alan darbe dönemi ürünü düzenlemeleri tarihe gömdük. Darbelerin mağdur ettiği toplum kesimlerinin haklarını iade ettik. Hiçbir insanımızın inancından, sakalından, saçından hayat tarzından dolayı ötekileştirilmediği bir huzur iklimini ülkemiz genelinde tesis ettik. Bugün kadınlarımız kılık kıyafetleri sebebiyle haksızlığa uğramadan hayatın her alanında sorumluluk üstlenebiliyor. Genç kızlarımız başörtüleri ile devlette akademide iş hayatının en süt kademelerinde görev yapabiliyor. Şiddete ve teröre bulaşmadığı sürece hiç kimse inancı ile kariyeri, siyasi görüşü ile meslek hayatı arasında bir tercihe zorlanmıyor. Hukuk ve meşruiyet çerçevesinde herkes istediğini söylüyor yazıyor, ne kadar aykırı olursa olsun fikirlerini özgürce ifade edebiliyor” açıklamalarında bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başörtüsüne anayasal güvence teklifine ilişkin olarak "Kısa süre önce meclisimizin takdirine sunduğumuz anayasa değişikliği tekili, yasalaşması halinde bu reform sürecinin adeta zafer tacı olacaktır. Bu düzenleme kabul edilirse artık hiç kimse aklına estiğinde sosyal medya üzerinden bir gece yarısı eski yaraları deşmeye cesaret edemeyecektir. Allah’ın izni ile bir daha bu millete üniversite kapılarının önüne kurulmuş ikna odaları utancını kimse yaşatamayacaktır. Kadınlarımızın zaten en temel hakkı olan kılıf kıyafet özgürlüğü anayasal güvenceye kavuşturularak eski Türkiye heveslilerinin kursaklarına bir düğüm daha atılacaktır. Kalktın söyledin sorun yoktu. Madem bunu söyledin gel bunu anayasal bir zemine oturtalım. Beraberce artık bu ülkede öyle bir sorun kalmasın dedik. Arkadaşım ziyarete gitmek istediler. Beyefendiler ve hanımefendi ziyareti kabul etmedi. Bunlar bu kadar dürüst. Bunlarda dürüstlük diye bir şey aramayın yok. Teklifimiz ile kadınlarımızın haklarını güçlendirmenin yanında aile kurumunu küresel odakların desteği ile palazlanan ve giderek pervasızlaşan sapkın akımların saldırılarından da korumayı amaçlıyoruz. Özgürlük kılıfı altında toplumun taşıyıcı sütunu olan aile müessesesinin yok edilmesine asla rıza göstermeyeceğiz. İnsan fıtratına aykırı sapkınlık virüsünün millet varlığımızı daha fazla zehirlemesinin önüne set çekmek istiyoruz. Kadınlarımız, aile yapımız ve geleceğimiz adına hayati önemdeki anayasa değişikliği teklifine akıl, izan ve sorumluluk sahibi hiçbir milletvekilimizin ’hayır’ demeyeceğine inanıyorum. Temennimiz meclisimizin 400’ünü fevkinde bir oyla bu düzenlemeyi genel kurulda kabul ederek kadınlarımızın beklentilerine cevap vermesidir. Ancak son günlerde yaşanan kimi tartışmalar düne karar soysal medyadan ahkam kesenlerin yan çizmeye başladığını gösteriyor. Altını çizerek ifade etmek isterim ki böyle bir meselede ipe un serilmesini ne milletimiz, he kadınlarımız affedecektir. Başörtüsü ve aile konusunda kaçak güreşmenin hiçbir bahanesi olamaz. Beklentimiz gerçekleşmez ve 400’ün altında bir meclis aritmetiği oluşursa bu durumda ’egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ demiyor muyuz. Öyleyse millete gideceğiz, son sözü milleti söyleyecek. Kilidi milletimizin iradesi açacak. Gazi meclisimizin kadınlarımıza mahcup olacak bir tabloya izin vermeyeceğini ümit ediyoruz. Ak Parti ve Cumhur ittifakı olarak tüm kadınlarımızın hak ve hukukunu korumakta kararlıyız"
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.