"Açıkça ilan ediyorum ki, bizim partimizin kurucuları Sultan Fatih Hazretleri, Sultan Yıldırım Hazretleri, Sultan Murat, Sultan Melik Şah, Ulubatlı Hasan, Orhan Gazi, Nizam-ul Mülk, Akşem-seddin, Sultan Yavuz, Kılıçarslan, Alparslan, Gelenbe-vî hazretleri, Sultan Hamid'tir" demişti.
Erbakan'dan bahsediyorum. Milli Nizam Partisi'nin kurucu genel başkanını hatırlatmak istiyorum bu yazımda.
Hoca'ya kulak verelim:
"150 yıl önce Selanik'te kurulmuş Hareket Ordusu'ndaki subaylar kandırılmış ve Sultan Abdulhamit Han tahttan indirilmiştir. Milli Nizam Partisi (MNP) milletin iman davasını kendisine şiar edinmiştir. Türkiye'de bugün üç yol var; Birinci yol; Solculuk, sonu komünizmin yolu, bu yolda CHP var. ikinci yol; Kozmopolit masonluk yolu. Bu yolda AP levhası var. Üçüncü yol; MNP yolu. Bu yol sağı temsil eden; Hak Yolu, İman Yolu... Önümüzdeki seçim sonunda sizleri 1973 yılında Ayasofya Camii'nde namaz kılmağa davet ediyorum."
"Milli Nizam diyor ki, cemiyetimize huzur, nizam ve içtimai adalet ve vatandaşlarımıza saadet ve selamet, yalnız hukuk kaideleri ve nizamları ile getirilemez. Hukuk nizamının bir ahlak nizamı ile takviye ve tamamlanması şarttır. Esasen ahlak nizamı olmayan hiçbir nizam, nizam olamaz. Ve en üstün nizam, en üstün ahlak nizamına sahip olan nizamdır. Halihazır maarifimizde bu noktaya ehemmiyet verilmiyor. Bunun üzerinde ehemmiyetle durulması şarttır. Gençlerin anarşik hareketlerinden bütün milletimiz şikayetçidir. Acaba bu hususta maarif sistemimizin bir kabahati yok mudur?"
Milli Nizam Partisinin bir marşı vardı ki başlı başına müesses nizama bir ültimatom içeriyordu:
"Hür Dünya'nın göbeğine
Milli Nizam yazacağız
Kuşların göz bebeğine
Milli Nizam yazacağız
Yola, ağaca, pınara
Esen yele,
yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Milli Nizam yazacağız
Koç burcuna, yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Milli Nizam Yazacağız
Herkes duyacak, bilecek
Gizlenmez gayri bu gerçek
Yaprak yaprak, çiçek çiçek
Milli Nizam yazacağız!"
...
Milletin inancının ve mukaddesatının gereği gibi gözetilip korunmaması ve zaman zaman harekete ve horlanmaya tabi tutulması, imam hatip okullarının önce ilk kısımlarının sonra da tamamının kapatılması, mezunlarının başka üniversitelere girmesinin yasaklanması ve daha buna benzer olaylar karşısında, muhtelif partilere mensup birçok milletvekili, Osman Yüksel Serdengeçti Bey'in Cebeci'deki evinde bir toplantı yaparlar. Süreç içerisinde görev Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a tevdi edilir.
14 Ekim 1969 tarihinde Konya bağımsız milletvekili olarak Meclise girmeyi başaran Erbakan, parti kurmak için istişare çalışmalarına başladı. Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Zahit Kotku Efendi, Bayburtlu Paşa Dede Efendi başta olmak üzere ülkedeki birçok olgunluğuyla, ilmiyle, tarihi bilgisiyle, tecrübesiyle, faziletiyle, irfanıyla, itibarıyla tanınmış kişilerle bireysel ve toplu istişareler yaptıktan sonra 24 Ocak 1970 tarihinde Milli Nizam Partisi'ni kurdu.
"İyi olmuş parti kurdukları, bakalım elli sene sonra oranları kaça düşmüş öğreniriz." diye karşıladı İsmet İnönü, 2. Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı olan, Milli Şef. Ekliyordu arkasından, "Bir mühendis efendi çıkmış, İmam Gazali'yi ve İmam Rabbaniyi okutacağız diyerek, iktidara geleceğini ümid ediyormuş. Böyle şey olmaz."
Parti kuruluş gerekçelerini programında şöyle açıklıyordu:
1- Partimiz, milletimizin fıtratında mevcut olan yüksek ahlak ve faziletin, kuvveden fiile çıkarılmasını, gelişimini ve toplumumuza düzen, huzur, sosyal adalet ve vatandaşlarımıza saadet ve selamet getirmesini gaye edinmiştir.
2- Partimizin, milletimizin manevi kalkınma yanında müsbet ilimlerde ve teknikte taklitçilikten kurtulması, yapıcı, keşf ve icad edici gerçek bir gelişime ve her sahada büyük şahsiyete erişmesini gaye edinmiştir.
3- Partimiz, milletimizin geçirdiği tarihi tecrübeler, kazandığı olgunluk sayesinde, milli ve manevi değerlerimize halel getirmeden, demokratik hukuk nizamı içerisinde, maddi ve manevi kalkınma hareketlerinin, basiretli ve isabetli bir sentezini yapacağını ve bu suretle beşeriyete ışık tutacak, refah ve saadet getirecek, yeniden dünya'ya örnek üstün bir medeniyet kuracağım kabul eder ve bu büyük gayeye erişmek için vatandaşlarımızı hizmete çağırır.
...
Milli Nizam Partisi'nin büyük kongresinden kısa bir süre sonra Musa Saffet Bayramâşık isimli bir kişi, MNP Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'la Ankara'da bir görüşme yapar.Görüşmede Erbakan'a şöyle der: "Hoca beni Amerika'daki, Washington'daki dünya Yahudi liderleri vazifeli olarak size gönderdi. Sizin partinizin gelişmesini dikkatle takip ediyorlar. Onlar Türkiye'de sizin partiniz gibi milletiyle bütünleşebilecek güçlü siyasi bir iktidarın kurulmasını müsbet karşılıyorlar. Çünkü böyle olduğu takdirde Türkiye haliyle, İsrail'i kominist Rusya'ya karşı koruyan, araya çekilmiş bir şeddi Çin vazifesini yapmış olacaktır. Ancak sizden çok sağlam bir istekleri var: Siz her konferansınızda, dünya siyonizmine, masonluğa ve onun yan kuruluşları olan lions ve rotary kulüplerine çatıyorsunuz. Bundan liderler son derece rahatsız oluyorlar. Bu aleyhteki kampanyadan vazgeçmenizi istiyorlar. Aksi halde partinizin siyasi hayatına son vermek zorunda kalacaklar..."
Kapatılır bir süre sonra Milli Nizam Partisi.
Ardından Selamet, Refah, Fazilet, Saadet...ve nihayetinde Akparti olarak devam edegelir Erbakan'ın savunduğu görüşler. Her ne kadar Akparti'yi bu çizginin dışında tutmaya kalkışılsa da nihayetinde Milli Görüş Erbakan'ın tedrisatından geçmiş öğrencilerinin öncülük yaptığı bir siyasi hareket olarak Türk Siyasi hayatında yerini almıştır.
"Milli Nizam Partisi"nin herkesin anladığı manada bir parti olmadığını, teşkilatlanmak ve maksatlarına ulaşmak amacı ile parti adını aldıklarını, kanuni mecburiyetle parti adı altında toplandıklarını, Avrupa ve Avrupalılığın batılılık, Avrupa'nın taharet dahi bilmeyen hippiler olduğunu, 50 yıllık batıl devreden kurtulup 1000 yıllık hakka teslimiyet, devrine geçeceklerini" iddia ederek toplumda büyük teveccüh kazanan Milli Görüş hareketinin 50 yılda geldiği nokta ortada.
İnönü'nün iddiası gerçekleşmedi ama.
Belki gelinen nokta çok tatminkar olmadı. Ancak müesses nizamın işleyişinde bir şekilde kendini gösteren İslami hareketin belki yeni bir tanımlanmaya ihtiyacı var.
Neticede yaşanmış koca bir mazi oluştu.
Bu davada emeği geçenleri rahmetle yad ediyoruz.
Yazımızı "Durmak yok, Cihada devam" diyerek bitiriyorum.
Fehmi Demirbağ