Sıradan bir Şubat’ın son günü bir şeyler olmuştu. Biz ne olduğunun farkında bile değilken sabah sabah, okul yolunda, sıradan bir derse yetişme telaşında, tam da ağaçlar çiçeklenmeye yeşermişken zaman durdu. İlme giden araç durduruldu. Üniformalı kollar; yanımda oturan, sırf öyle buyurduğu için yaratan, inancını başına takan, dostu savurdu. Yolun kenarı yarım kalmış umutlarla doldu. Kalan yüreklere korku vuruldu. Şaşkın, soru işaretli gözler, yavaşça birbirinin gözlerinden kayboldu. Dostun dosttan kopuşunu öylece seyretti bir nesil, sustu. Okul parmaklıklarının ardında haklı pankartlı ruhla göz göze gelmekten korkuldu.
Gözler düştü.
Arkadaşlık, gözden düştü.
Dünya yolunda yolda bırakılan o canların çocuklara ilim öğretme, adaleti savunma, insanları iyileştirme hayalleri yok oldu. Ama onlar, Allah’ın nimet verdiklerinin o dosdoğru yoluna niyetliydiler. Kimi dimdik durdu jobların önünde. Kimi çabaladı, savruldu. Kimi ikna odaları gördü ziyan oldu. Onlar çok çetin bir sınanmanın içinde ne öğrendiler, kendilerine neler eklediler, bunlar olmasaydı neler olurdu bilinmez, sonuçta olan olmuştu.
Öğretme hakkını ellerinde bulundurduklarını sananlar, o minibüsün içinde seyirci kalanlara sözde “özgürlük”, “insan hakları” öğretmeye küstahça devam ettiler. Öğrettikleri yalnızca “Ne düşünürsen düşün ama yapma, hele inandığını sakın yaşama!” oldu.
Böylece eylemsiz bir cümle gibi boş, anlamsız, yüksüz, sorumsuz ve eksik...
Soruyorum kimdi yolda kalan? Kimdi yoluna tutkun olan?
Bu savaşın kazananı var mıydı soran?
Bu ilkbaharın dönüm sabahı oldu mu çiçek açan?
Betül Özer Bölük
26.02. 2022