Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

OKUNMASIN DİYE YAZILIYOR, DUYULMASIN DİYE HAYKIRILIYOR

  Aile ile ilgili kanunlar, haşa ilahi kanun mu, değişmez mi? Ülkenin bünyesine uygun hale getirilemez mi? Mahinur Bilmez vb. ne ilk ve ne de son mağdur. Bu insanlar kimin kurbanı, 6284? Bu konuda Sema Maraşlı hanımefendi bizzat Cumhurbaşkanı’mıza konuyu arzettiler. Bu konuda ehil olan birçok eli kalem tutanlar konuyu dile getirdiler.  Anlamakta zorlanıyor, konunun sorulduğu yetkililer diyor ki; dikkatten kaçmış. Ancak toplumun gerçeklerini ve yapısını bile bile dikkatten kaçan bir uygulama varsa ve sizler de yetkili iseniz, bir hatanın neresinden dönülürse kardır. İsrar etmeye gerek var mı? Yok şayet bu sizin ihtiyarınızla yapılan bir kanun değil de, dışardan dayatma ise ve buna karşı bir yaptırımınız yoksa bunu açık şekilde ifade edin. O zaman bizim hürriyetimiz başkasının elinde mi? Yoksa gerçekten biz istediğimiz zaman yanlışları düzeltip toplumumuzun ikazlarına, feveranlarına yalvarmalarına, inlemelerine cevap verecek durumda değil mıyız bir görelim? Bu konuyu ele almayacaktım. Çünkü benim iştigal ve ihtisas sahamın dışında bir konudur. Sema  Hanım bunu çok vesilelerle dile getirdi. Onun dile getirmiş olduğu yazıları servis yapanlar çok oldu. Epey destekte buldu. Ama bir arpa boyu yol gidilemedi. Peki şimdi yetkililere soruyorum? Mahinur Bilmez’in cehaletinin, ya da o bölgenin, o yürenin geleneğinin kurbanı olmasına ve buna yalvarmasında özür dilemesine yardım istemesine sessiz kalmanın bir anlamı var mı, ben yetkililere soruyorum? Bizi idare edenler şunu söylesinler evet bu kanun bizim de onayımızla çıktı. O zaman farkına varamadık ama bizim bu kanunu çıkaran ülkelerin baskısı altında, onlardan bağımsız, müstakil hareket edemiyoruz. Ancak bir gerçeği de görmek lazım değil mi? Doğu’daki insanlara medeni kanun ağır gelirken batıdakileri hafif gelebiliyor. Bunu dikkate aldığınızda Avrupa’nın toplum ve aile değerlerini de göz önüne alırsanız, Avrupa için aile mefhumu yok ki, böyle bir kanundan mutazarrır olsunlar. Siz doğu vatandaşlarımıza verdiğiniz eğitimle bilinçlendirdiniz mi ki? 18 yaşından önce evlenme! Kanununa aykırıdır, aksi takdirde yuvanız bozulup hapse girersiniz? Bir de üstüne üstlük 18 yaşına gelmeden evlenenlerin çocukları da olmuş. Ailece de mutlular. Ayrı kalmaktan bunalıma girmişler. Peki bizim 30 yaşında evlenen ailelerin %40 ından fazlası bugün eşlerinden ayrılmıyorlar mı? Biz bunlara çare düşünelim. Huzurlu aileleri birbirinden ayırmanın anlamı nedir? Türkiye Cumhuriyetinin yetkililerine tekrar sesleniyorum. Biz komşu ülkelerin mağdur insanlarına kucağımızı açarken, ülkemizin gözde yerlerinde onları misafir etmekten çekinmezken, bizim kendi evlatlarımızı mağduriyetlere mahkum etmek ne insana, ne İslam’a, ne de millet olmaya sığmaz. Bu noktada feryat eden, bizi duyan yok mu? yardım etmek isteyen yok mu? diyen birisine maalesef tarafsız kalamadım. nşallah  bu meselede iyi bir kamuoyu oluşur ve düşünceler ve talepler dikkate alınır. Herhalde biz bir gemide dokuz cani, bir masum olsa, o gemi adaleti ilahi ile batırmayacağını biliyoruz. Peki bir gemide dokuz masu ve bir cani olsa o gemi nasıl batırılır? O halde feryat edenlerin sayısı çok önemli değil mi? Bir gerçek var, bunun üzerine gitmemiz için avukatlarımız, adliyelerimiz, savcılarımız, hakimlerimiz de görüşlerini beyan etseler iyi olacağını düşünüyorum. İnşallah  bu yazıyla birilerini rahatsız etmek ve söz yarışmasına girmek değil, birilerine yardım etmek gayesini düşündüğümü anlamışsınızdır. Dedim ya ben hukukçu değilim, bu tarz yazılar üslubuma da uygun değildir. 18 yaşından büyük olanlar gayrimeşru ilişki de bulundularsa, yani zina yaparlarsa şikayetçi olmadıkları takdirde bu suç değil. Namus payı mal olmuş, aileler lekelenmiş hiç önemli değil. Ancak şeriatın müsaade etmiş olduğu daire de, kanunlara muhalif da olsa eğer taraflar gönül rızasıyla 18 yaşından önce, buluğ çağına erdikten sonra evlenmişlerse, kanun yakalarına yapışıyor. Gel suç işledin, mahkumiyeti hak ettin. Geride ister çocukları olsun, ister hanımın ortada kalsın, umuruda değil, buna adalet müsaade etmez.  Bu kanun daha çok mağduriyetlere sebep oluyor. Daha çok suş işlemeler meydana geliyor. Erkek akşama kadar evini geçindirmek için çalışıyor. Gecesini gündüzüne katıyor. Eve geliyor, hanımına ne yiyeceğiz diyor? Eğer evde hazırlanan bir şey yoksa, hanımı savcılığa şikayette bulunuyor. Erkeğim bana tehdit etti. Savcı kanun gereği üç ay evden uzaklaştırma kararına yapıştırıyor. Bir de bu erkek nerede kalacak? Evden uzaklaştırıyorsunuz, o zaman misafir edeceğiniz bir mesken ve sığınma evi olmalı değil mi? Ama yok. Bu kanunun istismara açık olan başka bir yönü de öğretim üyesi veya öğretmenin verdiği notu veya ödevi, öğrencisinden talep ettiğinde eğer görev yerine getirilmemişse, seyret işinin sonunu, öğrenci hocasına infial gösteriyor. Öğrenci beklediği notu alamıyor ve başlıyor öğretmeni tehdit etmeye, ya istediğim notu verirsin, ya da başına problem açarım. Ne yapıyor? Yalnız bulduğu bir ortamda öğretmene veya hocaya beni taciz etti diye bağırarak çamuru yapıştırıyor. Tutmasa da iz yapıyor. Tamam öğretmen ve hoca onunla yalnız tek başına niye kalmış diye bir soru akla gelebilir. Ama öğretmen geç saatlere kadar öğrencilerin eğitimi için orada vakit geçiriyorsa, ortamda kimse olmadığı zaman öğrenci gelip hocasının odasına girdiyse, tuzağa düşmüş demektir. Hocanın yapacağı başka bir şey kalmıyor ki. O halde kanun Yapıcılar, devletimizin başındakiler, ben bu kadar ifade edebildim. Siz çok daha iyisini biliyorsunuz. Bu hastalıkta, bu illetten, bu mağduriyetten lütfen ne olur, lütfen insanlarımızı kurtarın. Eğer hürriyetimiz yoksa, dünya bu kanunu kabul etti diye biz de kabul edeceksek, o zaman herkesin önünde ilan edin. Biz egemen değiliz, bağımsız değiliz, bizim bağımsızlığımız Avrupa Birliği’nin veya şunların bunların elinde. Tabii ki bu ifadeleri çok rahatlıkla niye kullanıyorum. Bu ülke kendi başına bağımsız, kimsenin boyunduruğu altına girmeyen, kanının son damlasına kadar vatani ve hürriyet için canını vermekten çekinmeyen, bir ülke olduğunu ben de biliyorum ve bizatihi yaşadım. Dünya da  biliyor. 21.08.2019 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 22 Ağustos 2019 - Perşembe

OKUNMASIN DİYE YAZILIYOR, DUYULMASIN DİYE HAYKIRILIYOR


 

Aile ile ilgili kanunlar, haşa ilahi kanun mu, değişmez mi?

Ülkenin bünyesine uygun hale getirilemez mi?
Mahinur Bilmez vb. ne ilk ve ne de son mağdur.

Bu insanlar kimin kurbanı, 6284?
Bu konuda Sema Maraşlı hanımefendi bizzat Cumhurbaşkanı’mıza konuyu arzettiler.

Bu konuda ehil olan birçok eli kalem tutanlar konuyu dile getirdiler. 

Anlamakta zorlanıyor, konunun sorulduğu yetkililer diyor ki; dikkatten kaçmış. Ancak toplumun gerçeklerini ve yapısını bile bile dikkatten kaçan bir uygulama varsa ve sizler de yetkili iseniz, bir hatanın neresinden dönülürse kardır. İsrar etmeye gerek var mı?

Yok şayet bu sizin ihtiyarınızla yapılan bir kanun değil de, dışardan dayatma ise ve buna karşı bir yaptırımınız yoksa bunu açık şekilde ifade edin. O zaman bizim hürriyetimiz başkasının elinde mi?

Yoksa gerçekten biz istediğimiz zaman yanlışları düzeltip toplumumuzun ikazlarına, feveranlarına yalvarmalarına, inlemelerine cevap verecek durumda değil mıyız bir görelim?
Bu konuyu ele almayacaktım. Çünkü benim iştigal ve ihtisas sahamın dışında bir konudur.

Sema  Hanım bunu çok vesilelerle dile getirdi. Onun dile getirmiş olduğu yazıları servis yapanlar çok oldu. Epey destekte buldu. Ama bir arpa boyu yol gidilemedi. Peki şimdi yetkililere soruyorum? Mahinur Bilmez’in cehaletinin, ya da o bölgenin, o yürenin geleneğinin kurbanı olmasına ve buna yalvarmasında özür dilemesine yardım istemesine sessiz kalmanın bir anlamı var mı, ben yetkililere soruyorum?

Bizi idare edenler şunu söylesinler evet bu kanun bizim de onayımızla çıktı. O zaman farkına varamadık ama bizim bu kanunu çıkaran ülkelerin baskısı altında, onlardan bağımsız, müstakil hareket edemiyoruz.

Ancak bir gerçeği de görmek lazım değil mi? Doğu’daki insanlara medeni kanun ağır gelirken batıdakileri hafif gelebiliyor. Bunu dikkate aldığınızda Avrupa’nın toplum ve aile değerlerini de göz önüne alırsanız, Avrupa için aile mefhumu yok ki, böyle bir kanundan mutazarrır olsunlar. Siz doğu vatandaşlarımıza verdiğiniz eğitimle bilinçlendirdiniz mi ki? 18 yaşından önce evlenme! Kanununa aykırıdır, aksi takdirde yuvanız bozulup hapse girersiniz?
Bir de üstüne üstlük 18 yaşına gelmeden evlenenlerin çocukları da olmuş. Ailece de mutlular. Ayrı kalmaktan bunalıma girmişler.

Peki bizim 30 yaşında evlenen ailelerin %40 ından fazlası bugün eşlerinden ayrılmıyorlar mı? Biz bunlara çare düşünelim. Huzurlu aileleri birbirinden ayırmanın anlamı nedir?

Türkiye Cumhuriyetinin yetkililerine tekrar sesleniyorum. Biz komşu ülkelerin mağdur insanlarına kucağımızı açarken, ülkemizin gözde yerlerinde onları misafir etmekten çekinmezken, bizim kendi evlatlarımızı mağduriyetlere mahkum etmek ne insana, ne İslam’a, ne de millet olmaya sığmaz.

Bu noktada feryat eden, bizi duyan yok mu? yardım etmek isteyen yok mu? diyen birisine maalesef tarafsız kalamadım.

nşallah  bu meselede iyi bir kamuoyu oluşur ve düşünceler ve talepler dikkate alınır. Herhalde biz bir gemide dokuz cani, bir masum olsa, o gemi adaleti ilahi ile batırmayacağını biliyoruz. Peki bir gemide dokuz masu ve bir cani olsa o gemi nasıl batırılır?

O halde feryat edenlerin sayısı çok önemli değil mi?

Bir gerçek var, bunun üzerine gitmemiz için avukatlarımız, adliyelerimiz, savcılarımız, hakimlerimiz de görüşlerini beyan etseler iyi olacağını düşünüyorum. İnşallah  bu yazıyla birilerini rahatsız etmek ve söz yarışmasına girmek değil, birilerine yardım etmek gayesini düşündüğümü anlamışsınızdır.
Dedim ya ben hukukçu değilim, bu tarz yazılar üslubuma da uygun değildir. 18 yaşından büyük olanlar gayrimeşru ilişki de bulundularsa, yani zina yaparlarsa şikayetçi olmadıkları takdirde bu suç değil. Namus payı mal olmuş, aileler lekelenmiş hiç önemli değil.

Ancak şeriatın müsaade etmiş olduğu daire de, kanunlara muhalif da olsa eğer taraflar gönül rızasıyla 18 yaşından önce, buluğ çağına erdikten sonra evlenmişlerse, kanun yakalarına yapışıyor. Gel suç işledin, mahkumiyeti hak ettin. Geride ister çocukları olsun, ister hanımın ortada kalsın, umuruda değil, buna adalet müsaade etmez. 
Bu kanun daha çok mağduriyetlere sebep oluyor. Daha çok suş işlemeler meydana geliyor. Erkek akşama kadar evini geçindirmek için çalışıyor. Gecesini gündüzüne katıyor. Eve geliyor, hanımına ne yiyeceğiz diyor? Eğer evde hazırlanan bir şey yoksa, hanımı savcılığa şikayette bulunuyor. Erkeğim bana tehdit etti.

Savcı kanun gereği üç ay evden uzaklaştırma kararına yapıştırıyor.

Bir de bu erkek nerede kalacak? Evden uzaklaştırıyorsunuz, o zaman misafir edeceğiniz bir mesken ve sığınma evi olmalı değil mi?

Ama yok.

Bu kanunun istismara açık olan başka bir yönü de öğretim üyesi veya öğretmenin verdiği notu veya ödevi, öğrencisinden talep ettiğinde eğer görev yerine getirilmemişse, seyret işinin sonunu, öğrenci hocasına infial gösteriyor. Öğrenci beklediği notu alamıyor ve başlıyor öğretmeni tehdit etmeye, ya istediğim notu verirsin, ya da başına problem açarım.

Ne yapıyor? Yalnız bulduğu bir ortamda öğretmene veya hocaya beni taciz etti diye bağırarak çamuru yapıştırıyor. Tutmasa da iz yapıyor.

Tamam öğretmen ve hoca onunla yalnız tek başına niye kalmış diye bir soru akla gelebilir. Ama öğretmen geç saatlere kadar öğrencilerin eğitimi için orada vakit geçiriyorsa, ortamda kimse olmadığı zaman öğrenci gelip hocasının odasına girdiyse, tuzağa düşmüş demektir. Hocanın yapacağı başka bir şey kalmıyor ki.

O halde kanun Yapıcılar, devletimizin başındakiler, ben bu kadar ifade edebildim. Siz çok daha iyisini biliyorsunuz. Bu hastalıkta, bu illetten, bu mağduriyetten lütfen ne olur, lütfen insanlarımızı kurtarın.

Eğer hürriyetimiz yoksa, dünya bu kanunu kabul etti diye biz de kabul edeceksek, o zaman herkesin önünde ilan edin. Biz egemen değiliz, bağımsız değiliz, bizim bağımsızlığımız Avrupa Birliği’nin veya şunların bunların elinde.

Tabii ki bu ifadeleri çok rahatlıkla niye kullanıyorum.

Bu ülke kendi başına bağımsız, kimsenin boyunduruğu altına girmeyen, kanının son damlasına kadar vatani ve hürriyet için canını vermekten çekinmeyen, bir ülke olduğunu ben de biliyorum ve bizatihi yaşadım. Dünya da  biliyor.

21.08.2019

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

18
Kasım
06
Kasım
26
Ekim
15
Ekim
30
Eylül
22
Eylül
14
Eylül
04
Eylül
26
Ağustos
17
Ağustos
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.